Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Asya Hunları
Tarihin ilk ışıklarıyla birlikte, Türklerin dünyada görüldüğü biliniyorsa da, onların ne zaman ve nerede devlet kurdukları kesin olarak belli değildir. Çünkü Türklerin eski çağına ait kaynaklar çok az ve eksiktir. Şüphesiz Hun Türkleri hakkında bildiklerimiz de Çin kaynaklarından çıkanlabilen, yetersiz bilgilerdir.
Buna göre; Hunların ilk yurtları Baykal Gölü’nün güneyi Orhun ve Selenga nehirleri dolaylarıyla göçebeliğe elverişli yaylalardır. Hunlar, Türk anayurdu “Orta Asya’dan” göç edip, burada yerleşmiş ve çoğalarak Hun (Kun) Devleti nı kurmuşlardır.
a) Hun Tarihinin İlk Devirleri
Hun Devleti’nin tarihi, dünyanın en eski devleti olan Çin tanhı kadar eskidir.. Bazı Çin kaynaklarının ifadesine göre, M.Ö. 1764′te bir Çin prensi (SanVeı) Türk hakanına sığınır. Prens, babasının ihtilalci lider Tang tarafından öldürüldüğünü, memleketin büyük felakete uğradığını, Çin’de her şeyin çığırından çıktığını, bu sebeplerden dolayı o pis çevreden kaçarak Turk yurdunun erdemli bağrında yaşamak istediğini söyler. Çin belgelerinde M.Ö.4. yüzyıldan itibaren, HiungNu daha açık ve daha sık geçer. Fakat Çin yazarları İlk Hun hükümdarlarının, unvanı olan, Tanju (ShanYu) sözünden bahsederler.
Chouların son zamanlarına doğru, Çin Ülkesinde karışıklıklar çıktı; birçok yerli krallıklar kuruldu. Bunların arasında çetin savaşlar oldu. Bu savaşlarda Ch’in (Tsin) sülalesi üstünlük kazanmaya başlayınca, diğer yerli sülaleler, ona karşı aralarında anlaştılar. Bunlar kuzey komşuları Hun lan da kendileriyle birlikte olmaya çağırdılar.
Çin’in bu karışık devrinde Hunların Çin’ birçok akınları oldu. Fakat Shic HuangTi iç duruma hakim olduktan sonra Hunlarla uğraştı. Ünlü bir generalini büyük kuvvetlerle Hunların üzerine gönderdi. Onların elinden Ordos eyaletini ve dolaylarını aldı. Memleketini, kesin olarak güven altına almak için eskiden beri Hunlara karşı, savunma amacı ile yapılmış olan kalelerin arasını kalın bir duvarla birleştirdi.
Çin Seddi’ni meydana getirdi (Denizden Kansu’ya kadar uzanan bu şeddin uzunluğu 3300 km,genişliği 4,5 ve yüksekliği 7 m idi.) Çin’in saldırılarına dayanamayan Hunlar, kuzeydeki bozkırlara çekilerek fırsat kollamaya başladılar. Çin’in zayıf düşmesini beklediler. Ch’in sülalesi büyük kurucusunun ölümünden sonra yıkıldı. Çin yine karıştı, tç savaşlar oldu. Sınırdaki askerler, buradaki müstahkem mevkileri bıraktı.
Hunlar, Çin’deki bu karışıklıklardan yararlanarak Ordos bölgesini tekrar ele geçirdiler. Bu sırada Hunlann başında Teoman adındaki ŞanYu bulunuyordu.
b) Teoman (Tuman) Yabgu ve Hun Devleti’nin Yükselişi (M.Ö. 220-209)
Adı ilk bilinen Hun hakanı (Yabgu) Teoman’dır. Şüphesiz Teoman Yabgu’nun hakanlığı aynı zamanda ebedi Türk devletinin de başlangıcıdır.
Çin kaynaklan Teoman’dan önce hiçbir hakan ve prensin adından bahsetmemişlerdir. Bazı tarihçilere göre Teoman, Oğuz Destanı’ndaki Karahan, oğlu Mete ise de destanda gösterilen Oğuzhan’dır. Teoman Yabgu’nun hakanlığı, M.Ö. 220′den 209′a kadar sürmüş; Çin için tehlike arz etmiş ve Mete çağındaki görkemli devrin başlangıcı olmuştur. Teoman zamanında Hun Devleti fazla büyük değildi; ama o zamana kadar ayn prenslikler halinde yaşayan Türk kavimlerini birleştirme yolunda, önemli adımlar atılmıştı.
Kargaşalıklarla sarsılan Çin, Türklere kendilerini toparlamak, ülke içinde önemli bölgeleri almak fırsatını vermiştir.
Mete (MoTun) Teoman’ın oğlu ve veliahtı idi. Fakat Mete’nin üvey annesi kendi oğlunun hükümdar olmasını istiyordu. Üvey anne Mete’yi, babasını devirmeye hazırlanmakla suçladı. Buna inanan Teoman, Mete’yi veliahtlıktan çıkardı. Üvey anne bunu yeterli bulmadı. Teoman’ı kandırarak Mete’yi Yüeçiler (Yüehchih) ülkesine, rehine olarak göndertti. Teoman zamanında, Hunlann batısında bulunan Yüeçiler daha güçlüydü. Teoman, Yüeçilere savaş açınca, o zamanki kurallara göre, rehin olan Mete öldürülecekti.
Mete kendisi için kurulan tuzağı zamanında öğrendi. Babası, Yüeçtlerin üzerine yürümeye hazırlanırken, oradan kaçarak yurduna geldi. Oğlunun kaçıp kurtulmasına sevinmiş gibi görünen Teoman, onun maiyetinde 10 bin kişilik bir atlı kuvvet verdi. Askerlerinin talimiyle bizzat kendi uğraştı ve kısa sürede hepsini kendine bağladı. Askerlerini çeşitli zamanlarda deneyen Mete, onlann bağlılıklarından tam emin olunca harekete geçti.
c) Mete (M.Ö. 209-174)
Babasıyla çıktığı av partisinde askerlerini harekete geçirerek babasını öldürdü ve yerine geçti. Üvey annesi, kardeşi ve kendisini izlemeyen devlet adamlannı öldürerek içte güçlendi. Mete’nin hakan olmasıyla Hunlann efsanevi tarihi sona eriyor ve gerçek tarih başlıyordu.
İlk Yılları (Tunghu ve Yüeçilerle Mücadelesi)
Mete, Şanyu olduktan sonra devlet bünyesinde güçlü bir disiplin kurdu ve kendisine itaat etmeyen büyük memurlan uzaklaştırdı. O, tahta çıkarken Tunghular en güçlü dönemlerini yaşıyorlardı. Mete’nin tahta çıktığını duymuşlardı. Tunghulann bu durumdan hoşnut olmadıklannı açığa vurmalan üzerine, yüzyıllar boyunca unutulmayacak büyük ve kanlı Hun Moğol (Tunghu) savaşı başladı.
Mete yıldırım hızıyla, Tunghular üzerine atıldı. Onlan ağır bir yenilgiye uğrattı. Tunghular, uzun süre bellerini doğrultamayacak bir duruma düştüler. Dağlık bir bölgeye çekilip parçalandılar. Mete ise bu olaydan sonra fetihlere girişti. Ordusu ile güneybatıya doğru ilerledi. Burada Yüeçilerle savaştı ve onlan yendi. Fakat Yüeçilerin kesin olarak ezilmesi ve yurtlanndan sürülmesi Mete’nin oğlu zamanında oldu.
Yüeçiler (Choun) M.Ö. 176174 yıllannda, Seyhun bölgesindeki Sakalan (İskitler) güneye iterek ortaya kendileri yerleştiler. Daha sonraki devirlerde, Hindistan’da Kuşhanlar Devleti’ni kurdular. Mete’nin Yüeçilere karşı yaptığı akınların ve onlarla savaşmasının sebepleri arasında küçükken babası tarafından Yüeçilere rehin olarak verilmesi ve onların Hunlan küçümsemesi de vardı. Çünkü Mete’nin babasının çağında Yüeçiler, Hunlardan hem daha güçlü, hem de daha zengindiler.
Mete’nin Çin Savaşı
Mete, bütün Türkleri bayrağı altında toplamaya uğraşırken, Çin’deki duruma hakim olan Han sülalesinin kurucusu KaoTi, Hunlara karşı da memleketinin güvenliğini korumayı düşündü. Ünlü generallerinden birini bu işle görevlendirdi.
Çin İmparatoru, Mete’nin Çin’deki yerli krallarla anlaşmasından çekiniyordu. Ona göre, böyle bir anlaşma olmazsa, süvari olan Hunlann Çin Seddi’ni aşmalan ve müstahkem şehirleri ele geçirmeleri imkansızdı.
Mete ise, kendini Çin’den daha güçlü ve üstün görüyordu. Fakat Çin’le yapacağı savaşın, göçebelerle yaptığı savaştan farklı olması gereğini bildiğinden, ona göre hazırlandı. Çin’den kaçıp kendisine sığınanlara güleryüz gösterdi. Mete Han, İmparator KaoTi aleyhine bazı yerli Çin kralları ile anlaştı. Bunu işiten Çin imparatoru, bu işbirliğini engellemek için harekete geçti. 320.000 kişi ile yola çıktı.
KaoTi müşavirlerinin tavsiyelerini dinlemeyerek, müthiş soğuklara rağmen kuzeye doğru ilerledi. Mete de harekete geçerek Çin’in Şansi eyaletine girdi. Daha önce kendisine sığınmış olan bir Çin generalini önemli kuvvetlerle ileri sürdü.Mete, zayıf kuvvetleri ordugahına bıraktıktan sonra, işe yarar esas kuvvetleriyle geride pusuya yattı. Onun bu planı, bu taraflara gönderilen Çin casuslanm aldattı. On’ lar, imparatora Hun ordusunun pek zayıf olduğuna dair haber götürdüler ve onu inandırdılar.
Çin İmparatoru zaferden emin olarak, kuvvetlerinin bir kısmı ile ileri atıldı. Fazla ilerlemenin doğru olmadığını söyleyenlere kızdı ve ordunun maneviyatını bozuyorlar diye onlan zincire vurdu. Fakat ummadığı bir yerde Hunlann baskınına uğradı, ordusu parçalandı. KaoTi geri çekilerek dağlık kesimde bulunan küçük bir kaleye sığındı.
Mete kaleyi 7 gün kuşattı. Hun süvarileri; Ak Atlılar, Kara Atlılar, Demir Kırlar ve Kula Aüılar diye kısımlara ayrılarak kalenin etrafını sarmışlardı. Çin İmparatoru çok kötü ve korkulu anlar yaşadı. Şiddetli bir saldın ile kalenin düşmesi ve içindekilerin yok edilmesi işten bile değildi. Fakat Hunlar ile birleşmeye söz vermiş olan Çinli kralların ortalarda görünmemesi, Mete’yi şüpheye düşürdü. Onların KaoTi ile anlaşmış olmalarından endişe etti. Diğer taraftan Mete’nin kumandanları ve Çin asıllı olan karısı, kuşatmanın faydasızlığını ve bütün Çin ülkelerini eline geçirse bile Hunlann orada yaşayamayacağını söylediler; milli bir siyaset güdülmesini tavsiye ettiler. Mete kuşatmayı gevşetti. Çin İmparatoru sisten yararlanarak, kaleden çıkıp kaçtı.
Bu olaydan sonra da Çin’e birçok Hun akını oldu. Fakat iki devlet arasında büyük bir savaş çıkmadı. Çin İmparatoru, Hun akınlarına kesin olarak son vermek için yeni bir savaşa başlamak istediyse de müşavirleri onun bu isteğine engel oldular. Onların tavsiyeleri üzerine, KaoTi Hunlarla anlaşma yapü.
HoangHo’nun (San Irmak) güney taraflan ile Şend, Şansı ve Peçile eyaletlerinin kuzey taraflan Hunlara bırakıldı. Çin Devleti, Hunlara her yıl gıda maddeleri, kumaşlar ve ipekliler vermeyi kabul etti. Mete’ye bir Çinli prenses gönderilerek antlaşma kuvvetlendirildi.
Bu antlaşma doğuda ilk kez eşiliğe dayanan bir “Kardeşlik Antlaşması” idi.Mete, Çin’le barış yaptıktan sonra, iç işleriyle uğraştı. Devlet teşkilatında düzeltmeler yaptı. Merkezin dışındaki bütün Hun ülkesini, sol ve sağ olmak üzere iki idare bölümüne ayırdı. Bunları da daha ufak kısımlara böldü. Askeri teşkilatta da yenilikler yaptı. Bu işleri yaptıktan sonra, batı ülkelerine ordular gönderdi, birçok başarılar kazandı.
Mete, M.Ö. 176 tarihinde, Çin İmparatorluğuma gönderdiği bir mektupta, yendiği milletlerin adlannı bildiriyor ve bunlann hepsinin artık Hun olduğunu, bütün yay kullanan kavimleri birleştirdiğini, onları barış ve mutluluk içinde yaşattığını yazdı. Mete bu işleri yaparken Çin ile daha önce yapmış olduğu banşı bozmamaya özellikle önem verdi.
Çin imparatoru KaoTi ölünce (M.Ö. 195), Çin’in idaresini kansı ele aldı (M.Ö. 195179). Onun ve oğlunun zamanında Çin’de bazı olaylar oldu. Memleket kanşü.Mete’nin kendisine evlenme teklifinde bulunmasına içerleyen Çin tmparatoriçesi, Hunlara karşı savaş açmak istedi. Fakat müşavirlerinin tavsiyesi ile bunu yapmaktan vazgeçti. Mete’ye nazikane bir karşılık verdi. Evlenme teklifini reddetmekle beraber, ona dört at, koşulu bir araba ve değerli hediyeler gönderdi. Mete de Çin imparatoriçesine, Türk iilerinde yetiştirilmiş olan atlar armağan etti.
İmparatoriçe ölünceye kadar iki devlet banş içinde kaldı. Ondan sonrakiler zamanında da bu düzenin korunmasına önem verildi. Her ne kadar M.Ö. 177 tarihinde, Hunlann Batı Bilge Hanı Çin’e bir saldında bulunduysa da Mete onu bu görevden alarak Yüeçiler üzerine gönderdi. Böylece Çinlilerin gönlünü almış oldu. Barış bozulmadı. Mete, M.Ö. 176 tarihinde, Çin lmparatoru’na gönderdiği mektubunda, yaptığı işleri ve basanlarını anlatıyor; artık nesillerin banş ve neşe içinde yaşayabileceklerini ve Çin’e karşı daima bir banş siyaseti gütmek istediğini yazıyordu.
Mete’nin emeli, bütün Türkleri idaresinde birleştirmekti. Bu amaçia çalıştı. O zamana kadar Hunlara bağlı olmayan birçok Türk boyunu idaresi altına soktu.Mete, 34 yıllık hükümdarlığında irili ufaklı 26 krallığa son verdi. Yarkent, Kuça, Hotan, Karaşar, Turfan ve Kaşgar şehirlerini ele geçirdi. Zapt ettiği ülkelerdeki yerli sülalere ilişmedi. Kendisine bağlı kalmak şartı ile onlan yerlerinde bıraktı. Böylece Hazar’dan Kore’ye kadar uzanan Türk Devleti’ni, dünyanın en geniş ve güçlü imparatorluğu haline getirdi. bus imparatorluğun kapladığı saha 18 milyon km2 den fazlaydı.
Türkler, Mete’yi bu hizmetlerinden ötürü “Oğuz Han” adıyla ölümsüzleştirmişlerdir.Mete ölünce yerine oğlu LaoŞang geçti (M.Ö. 174). Çin kaynaklan ondan KiYo ya da Kiok diye bahseder.
d) Kiok (KiYo)
Mete oğluna, düzenli bir devlet ve birliği sağlanmış bir millet bırakmıştı. Kiok da bu düzeni sürdürmeye çalıştı. Ünlü devlet adamı CünHagYüe’nin (ChungHang Yüeh) tavsiyelerinden yararlandı. Ondan Çin’in gizli planlannı, Türkleri Çinlileştirme siyasetlerinin iç yüzünü ve Türk milli geleneklerine bağlanmanın faydalannı öğrendi. Adımını ona göre attı. Bansın korunması, Çin çıkarlanna da uygundu. Zira Çinliler, Hunlar gibi düzenli süvari teşkilaü kurmadan onlan yenemeyeceklerini anlamışlardı. Bunu yapmak için de zamana ihtiyaçlan vardı. Bundan dolayı Hunlarla yapılan bansın korunmasına büyük önem verdiler. Hun hakanlanna bol hediyeler ve Çinli prensesler göndermek suretiyle onların gönüllerini aldılar. Böylece banşı sürdürdüler.
Kiok zamanında, bazı ufak sınır olay lan dışında, Çin ile büyük çatışma olmadı. Fakat onun yerine geçen oğlu CünCin’in (ChunCh’en) son yıllarında Çinliler Hun ülkesine, büyük çapta saldınlarda bulundular. Hun Devleti’ni sarstılar.
e) CünCin (ChünCh’en) (M.Ö. 160-126)
CünCin başa geçtiği sırada, Hun Devleti en güçlü zamanını yaşatmaktaydı. Çinliler barışın korunmasına çaba gösterdiler, iki devlet arasındaki antlaşma bozulmadı. Fakat Çin İmparatoru WuTi (MÖ. 14189), başa geçtiğ: zaman durum değişti. Çinliler Hunlara karşı daha etkin bir siyaset gütmeye başladılar. Çinlilerin tek emeli, Hun Devleti’nı zayıf düşürmek ve yıkmaktı. Çin ticareti için çok önemli bir yer olan Türkistan’ın elde edilmesi ancak Hun Devleti’nin yıkılmasına bağlı idi. Çinliler, Hun Devletini yıkmak için çeşitli yollara başvurdular. Hun ülkesine casuslar gönderdiler, içteki anlaşmazlıkları körüklediler. Hun deviet adamlarına hediyeler ve cariyeler vererek onları gevşetmeğe ve milli birliklerini sarsmaya başladılar.
f) Hun Devletinin Sarsılması ve Parçalanması
Çinlilere tabi olmayacağız. Zira kuvveti takdir etmek ve mahkûmiyeti hakir görmek, biz Hunlann en eski adetidir. Savaşçı atlı hayatımız dolayısıyla adı bütün yabancı kavimleri titreten bir millet meydana getirdik. Savaşçının sonu cenkte ölmektir. Eğer biz de ölürsek, kahramanlık ve şöhretimiz, bizi dünya durdukça yaşatacak, oğullarımız ve torunlarımız, diğer kavimlerin başbuğları olacaktır.
CünCin’in saltanatının sonlarına doğru, bazı ünlü Çin generalleri, büyük kuvvetlerle Hun ülkesine saldırıya geçtiler. Hun ülkesine yapılan bu saldırılar, 14 yıl sürdü. Çinliler savaş taktiğini değiştirmediler, savaşı Hun topraklarına götürdüler. Bu olayların sonunda Ordos bölgesi Çinlilerin eline geçti.CünCin, yükselme devrinin son büyük hükümdarıydı. Fakat ülkesindeki sarsıntının belirtileri de onun zamanında görülmeye başlandı. Çin entrikaları, Hun ülkesinde belirerek bu sarsıntıyı artırdı. Çinliler, Hun ülkesindeki anlaşmazlıkları körüklediler. Hun devletini, uçuruma doğru sürüklemeye başladılar.
CünCin’in yerine geçen oğlunun ölümünden sonra, taht mücadeleleri ve isyanlar Hun ülkesini temelinden sarstı. Hunlar, Çinlilere kaptırdıkları, Ordos bölgesinin acısını unutmadıkları için, zaman zaman Çin’e saldırdılar (M.Ö. 9685).Başarılı Şanyu HoLoKo’nun ölümünden sonra, tahta geçen kardeşi, HoYenTi tecrübesizdi. Çin kökenli karısının entrikalarıyla, Hun Devleti’nin sarsılması çöküntüye dönüştü. Çünkü Türk boyları arasında düşmanlık, Çinli casuslar marifetiyle körüklenerek, milli birlik sarsıldı.
Ahlaki çöküntü azami hadde ulaştı. Ayrıca Çin’de bulunan ve kullanılmaya başlanan ateş telgrafı ile Hunlann Çin’e yapacaklan her akın haber verilmeye başlanınca, Hunlar akın yapamaz hale geldiler. Çinliler çöküntüyü hızlandırmak için, Hunlann komşulanyla itti faklar kurarak Türklere saldırdılar. Bu entrikalarla 100 bin Türk’ü kılıçtan geçirdiler. HoYenTi’den sonra Hun Devleti’nin başına HoHanŞa (M.Ö.5831) geçti. HoHanŞa’nın tahta geçmesiyle Hunlar ümitlendiler. Sanki bir huzur dönemi başladı. Fakat eski Şanyu’nun kardeşi, HoHanŞa tarafından öldürülmekten korktuğu için ayaklandı. HoHanŞa üzerine yürüyerek onu yendi. Rakipsiz olarak tahta oturdu.
HoHanŞa’dan ümit ettiklerini bulamayan halk, “Türk tarihinde milliyetçiliği devlet idaresinde temel prensip batine getiren ve büyük idealleri olan ÇiÇi’nin peşine düştü.” ÇiÇi de (M.Ö. 54) hakanlığını ilan etti. ÇiÇi Orhun Nehri civarındaki başkenti ve bütün Doğu Hun illerini ele geçirdi. ÇiÇi kardeşinin üzerine yürüdü. Ağabeyi karşısında tutunmayan HoHanŞa kurultayın muhalefetine rağmen Çin İmparatorunun ayağına kadar giderek himayesine girdi. Kuvvetini artıran HoHanŞa, ÇiÇi’yle savaşa tutuştu (M.Ö. 48).
ÇiÇi, Hun ülkesinin batısına çekildi. HoHanŞa’nın üzerine geldiğini görünce, yanındaki çok az askerle daha da kuzeye gitti. ÇiÇi’yi büyük bir ideal ve devlet adamı olarak gören ve ileride kuvvetlenip, Çin’e zarar vermesinden korkan Çinliler 60 bin kişilik bir süvari kuvvetiyle bulunduğu kaleyi kuşattı. Her türlü teslim teklifine hayır diyen ÇiÇi, tarihte eşine az rastlanır kahramanca bir ölümle son nefesini verdi. ÇiÇi’nin ölümünden sonra rahatlayan HoHanŞa’nın, Çinlilere bağımlı olarak sürdürdüğü saltanat M.Ö. 31 tarihinde sona erdi. HoHanŞa’nın oğulları art arda hakan oldular.
Fakat ne acıdır ki, Hunlar o ana kadar, Çin entrikalarından ve başlarına gelen felaketlerden ders almadılar. Şahsi menfaatlerini, milli menfaatlerden üstün tuttular. Yine Çinlilerin verdiği parlak vaad ve unvanlara aldandılar. Nihayet Hun Devleti M.S. 48 yılında Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrıldı.
Bir süre sonra Çinlilerle arası açılan Kuzey Hunlar, bu ülkeye karşı akınlara başladılar. Bazı basanlar da kazandılar.
Kuzey Hun Devleti, başka yönlerden de saldırıya uğradı. En ağır yumruğu Siyenpilerden yedi. Memlekette baş gösteren kıtlık, Kuzey Hun Devleti’nin durumunu daha da kötüleştirdi. Bu sarsıntı, Kuzey Hun Devleti’nin düşmanlarına fırsat verdi.
M.S. 93 yılında Güney Hun ve Çin kuvvetleri, Kuzey Hunlar üzerine yürüdüler. Kuzey Hun hakanı öldürüldü. Bu ülkedeki Türklerin çoğunluğu buralardan ayrılarak çevreye dağıldılar. Bunlardan birçoğu Asya’nın batısında UralHazar dolaylarına çekilerek, orada Batı Hun Devleti’ni kurdular. Bunlar da daha sonraki devirlerde, Avrupa’da, Kavimler Göçü’ne sebep oldular. Batıya çekilen diğer Türkler ise, Maveraünnehir’de yerleştiler. Tarihte Ak Hunlar adı ile anılan bu Türkler, Hint tarihinde önemli rol oynadılar.
Efsaneye göre, kıyımdan kurtulan bir kısım Türkler de Altay Dağları’na kaçarak, burada korunmaya elverişli olan Ergenekon denilen yerde saklandılar. VI. yüzyıla kadar burada kaldılar. Bu yüzydda Göktürk Devleti’ni kurdular.
g) Güney Hun Devleti
Çin, Güney Hun Devleti’ni himayesi altına aldı. Güney Hunlann, Siyenpilerdenve Kuzey Hunlanndan gelecek saldırılara karşı, arada tampon bir devlet olarak kalmasını, çıkarına uygun bulmakta idi. Fakat Çin Devleti, Güney Hunlannın kuvvetlenmesini de istemezdi. Bunlardan dolayı Kuzey Hun hakanı ile Güney Hun hakanı arasında rekabet soktu. Aralarındaki anlaşmazlığı vs düşmanlığı körükledi.
Güney Hun Devleti hükümdarı II. HoHanŞa, Çin imparatorunun güvenini kazanmaya çalıştı. Vergisini düzenli olarak gönderdi. Oğlunu da Çin’e rehine olarak verdi. Buna rağmen Çin imparatorları, parçalama ve anlaşmazlıkları artırma siyasetini sürdürdüler. Hun Devleti’ni daima baskı alünda tuttular. Şanyulann bütün hareketlerini gözettiler.
Şanyular Çinlilerin oyuncağı haline geldi. Birer Çin valisi kadar önemleri kalmadı. Çin generalleri bile beğenmedikleri Şanyulann başlarını kestiler. İstediklerini başa geçirdiler. Böylece 200 yıla yakın bir zaman Hun Devleti sarsıntılar içinde yüzdü.
Çinliler Güney Hun Devleti’nin bu durumundan yararlanarak onları küçük parçalara böldüler. Bunlara birer vali gönderdiler. Türk halkının birçoğunu Çin’e dağıtarak Çinlileştirme siyaseti güttüler. Güney Hun Devleti, Çin’in bir eyaleti haline geldi. Böylece Güney Hun Devleti M.S. 216 yılında kesin olarak ortadan kalktı.
Tarih: 2016-03-02 01:56:34 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Hunlar Nedir
Tarihin ilk ışıklarıyla birlikte, Türklerin dünyada görüldüğü biliniyorsa da, onların ne zaman ve nerede devlet kurdukları kesin olarak belli değildir. Çünkü Türklerin eski çağına ait kaynaklar çok az ve eksiktir. Şüphesiz Hun Türkleri hakkında bildiklerimiz de Çin kaynaklarından çıkanlabilen, yetersiz bilgilerdir.
Buna göre; Hunların ilk yurtları Baykal Gölü’nün güneyi Orhun ve Selenga nehirleri dolaylarıyla göçebeliğe elverişli yaylalardır. Hunlar, Türk anayurdu “Orta Asya’dan” göç edip, burada yerleşmiş ve çoğalarak Hun (Kun) Devleti nı kurmuşlardır.
a) Hun Tarihinin İlk Devirleri
Hun Devleti’nin tarihi, dünyanın en eski devleti olan Çin tanhı kadar eskidir.. Bazı Çin kaynaklarının ifadesine göre, M.Ö. 1764′te bir Çin prensi (SanVeı) Türk hakanına sığınır. Prens, babasının ihtilalci lider Tang tarafından öldürüldüğünü, memleketin büyük felakete uğradığını, Çin’de her şeyin çığırından çıktığını, bu sebeplerden dolayı o pis çevreden kaçarak Turk yurdunun erdemli bağrında yaşamak istediğini söyler. Çin belgelerinde M.Ö.4. yüzyıldan itibaren, HiungNu daha açık ve daha sık geçer. Fakat Çin yazarları İlk Hun hükümdarlarının, unvanı olan, Tanju (ShanYu) sözünden bahsederler.
Chouların son zamanlarına doğru, Çin Ülkesinde karışıklıklar çıktı; birçok yerli krallıklar kuruldu. Bunların arasında çetin savaşlar oldu. Bu savaşlarda Ch’in (Tsin) sülalesi üstünlük kazanmaya başlayınca, diğer yerli sülaleler, ona karşı aralarında anlaştılar. Bunlar kuzey komşuları Hun lan da kendileriyle birlikte olmaya çağırdılar.
Çin’in bu karışık devrinde Hunların Çin’ birçok akınları oldu. Fakat Shic HuangTi iç duruma hakim olduktan sonra Hunlarla uğraştı. Ünlü bir generalini büyük kuvvetlerle Hunların üzerine gönderdi. Onların elinden Ordos eyaletini ve dolaylarını aldı. Memleketini, kesin olarak güven altına almak için eskiden beri Hunlara karşı, savunma amacı ile yapılmış olan kalelerin arasını kalın bir duvarla birleştirdi.
Çin Seddi’ni meydana getirdi (Denizden Kansu’ya kadar uzanan bu şeddin uzunluğu 3300 km,genişliği 4,5 ve yüksekliği 7 m idi.) Çin’in saldırılarına dayanamayan Hunlar, kuzeydeki bozkırlara çekilerek fırsat kollamaya başladılar. Çin’in zayıf düşmesini beklediler. Ch’in sülalesi büyük kurucusunun ölümünden sonra yıkıldı. Çin yine karıştı, tç savaşlar oldu. Sınırdaki askerler, buradaki müstahkem mevkileri bıraktı.
Hunlar, Çin’deki bu karışıklıklardan yararlanarak Ordos bölgesini tekrar ele geçirdiler. Bu sırada Hunlann başında Teoman adındaki ŞanYu bulunuyordu.
b) Teoman (Tuman) Yabgu ve Hun Devleti’nin Yükselişi (M.Ö. 220-209)
Adı ilk bilinen Hun hakanı (Yabgu) Teoman’dır. Şüphesiz Teoman Yabgu’nun hakanlığı aynı zamanda ebedi Türk devletinin de başlangıcıdır.
Çin kaynaklan Teoman’dan önce hiçbir hakan ve prensin adından bahsetmemişlerdir. Bazı tarihçilere göre Teoman, Oğuz Destanı’ndaki Karahan, oğlu Mete ise de destanda gösterilen Oğuzhan’dır. Teoman Yabgu’nun hakanlığı, M.Ö. 220′den 209′a kadar sürmüş; Çin için tehlike arz etmiş ve Mete çağındaki görkemli devrin başlangıcı olmuştur. Teoman zamanında Hun Devleti fazla büyük değildi; ama o zamana kadar ayn prenslikler halinde yaşayan Türk kavimlerini birleştirme yolunda, önemli adımlar atılmıştı.
Kargaşalıklarla sarsılan Çin, Türklere kendilerini toparlamak, ülke içinde önemli bölgeleri almak fırsatını vermiştir.
Mete (MoTun) Teoman’ın oğlu ve veliahtı idi. Fakat Mete’nin üvey annesi kendi oğlunun hükümdar olmasını istiyordu. Üvey anne Mete’yi, babasını devirmeye hazırlanmakla suçladı. Buna inanan Teoman, Mete’yi veliahtlıktan çıkardı. Üvey anne bunu yeterli bulmadı. Teoman’ı kandırarak Mete’yi Yüeçiler (Yüehchih) ülkesine, rehine olarak göndertti. Teoman zamanında, Hunlann batısında bulunan Yüeçiler daha güçlüydü. Teoman, Yüeçilere savaş açınca, o zamanki kurallara göre, rehin olan Mete öldürülecekti.
Mete kendisi için kurulan tuzağı zamanında öğrendi. Babası, Yüeçtlerin üzerine yürümeye hazırlanırken, oradan kaçarak yurduna geldi. Oğlunun kaçıp kurtulmasına sevinmiş gibi görünen Teoman, onun maiyetinde 10 bin kişilik bir atlı kuvvet verdi. Askerlerinin talimiyle bizzat kendi uğraştı ve kısa sürede hepsini kendine bağladı. Askerlerini çeşitli zamanlarda deneyen Mete, onlann bağlılıklarından tam emin olunca harekete geçti.
c) Mete (M.Ö. 209-174)
Babasıyla çıktığı av partisinde askerlerini harekete geçirerek babasını öldürdü ve yerine geçti. Üvey annesi, kardeşi ve kendisini izlemeyen devlet adamlannı öldürerek içte güçlendi. Mete’nin hakan olmasıyla Hunlann efsanevi tarihi sona eriyor ve gerçek tarih başlıyordu.
İlk Yılları (Tunghu ve Yüeçilerle Mücadelesi)
Mete, Şanyu olduktan sonra devlet bünyesinde güçlü bir disiplin kurdu ve kendisine itaat etmeyen büyük memurlan uzaklaştırdı. O, tahta çıkarken Tunghular en güçlü dönemlerini yaşıyorlardı. Mete’nin tahta çıktığını duymuşlardı. Tunghulann bu durumdan hoşnut olmadıklannı açığa vurmalan üzerine, yüzyıllar boyunca unutulmayacak büyük ve kanlı Hun Moğol (Tunghu) savaşı başladı.
Mete yıldırım hızıyla, Tunghular üzerine atıldı. Onlan ağır bir yenilgiye uğrattı. Tunghular, uzun süre bellerini doğrultamayacak bir duruma düştüler. Dağlık bir bölgeye çekilip parçalandılar. Mete ise bu olaydan sonra fetihlere girişti. Ordusu ile güneybatıya doğru ilerledi. Burada Yüeçilerle savaştı ve onlan yendi. Fakat Yüeçilerin kesin olarak ezilmesi ve yurtlanndan sürülmesi Mete’nin oğlu zamanında oldu.
Yüeçiler (Choun) M.Ö. 176174 yıllannda, Seyhun bölgesindeki Sakalan (İskitler) güneye iterek ortaya kendileri yerleştiler. Daha sonraki devirlerde, Hindistan’da Kuşhanlar Devleti’ni kurdular. Mete’nin Yüeçilere karşı yaptığı akınların ve onlarla savaşmasının sebepleri arasında küçükken babası tarafından Yüeçilere rehin olarak verilmesi ve onların Hunlan küçümsemesi de vardı. Çünkü Mete’nin babasının çağında Yüeçiler, Hunlardan hem daha güçlü, hem de daha zengindiler.
Mete’nin Çin Savaşı
Mete, bütün Türkleri bayrağı altında toplamaya uğraşırken, Çin’deki duruma hakim olan Han sülalesinin kurucusu KaoTi, Hunlara karşı da memleketinin güvenliğini korumayı düşündü. Ünlü generallerinden birini bu işle görevlendirdi.
Çin İmparatoru, Mete’nin Çin’deki yerli krallarla anlaşmasından çekiniyordu. Ona göre, böyle bir anlaşma olmazsa, süvari olan Hunlann Çin Seddi’ni aşmalan ve müstahkem şehirleri ele geçirmeleri imkansızdı.
Mete ise, kendini Çin’den daha güçlü ve üstün görüyordu. Fakat Çin’le yapacağı savaşın, göçebelerle yaptığı savaştan farklı olması gereğini bildiğinden, ona göre hazırlandı. Çin’den kaçıp kendisine sığınanlara güleryüz gösterdi. Mete Han, İmparator KaoTi aleyhine bazı yerli Çin kralları ile anlaştı. Bunu işiten Çin imparatoru, bu işbirliğini engellemek için harekete geçti. 320.000 kişi ile yola çıktı.
KaoTi müşavirlerinin tavsiyelerini dinlemeyerek, müthiş soğuklara rağmen kuzeye doğru ilerledi. Mete de harekete geçerek Çin’in Şansi eyaletine girdi. Daha önce kendisine sığınmış olan bir Çin generalini önemli kuvvetlerle ileri sürdü.Mete, zayıf kuvvetleri ordugahına bıraktıktan sonra, işe yarar esas kuvvetleriyle geride pusuya yattı. Onun bu planı, bu taraflara gönderilen Çin casuslanm aldattı. On’ lar, imparatora Hun ordusunun pek zayıf olduğuna dair haber götürdüler ve onu inandırdılar.
Çin İmparatoru zaferden emin olarak, kuvvetlerinin bir kısmı ile ileri atıldı. Fazla ilerlemenin doğru olmadığını söyleyenlere kızdı ve ordunun maneviyatını bozuyorlar diye onlan zincire vurdu. Fakat ummadığı bir yerde Hunlann baskınına uğradı, ordusu parçalandı. KaoTi geri çekilerek dağlık kesimde bulunan küçük bir kaleye sığındı.
Mete kaleyi 7 gün kuşattı. Hun süvarileri; Ak Atlılar, Kara Atlılar, Demir Kırlar ve Kula Aüılar diye kısımlara ayrılarak kalenin etrafını sarmışlardı. Çin İmparatoru çok kötü ve korkulu anlar yaşadı. Şiddetli bir saldın ile kalenin düşmesi ve içindekilerin yok edilmesi işten bile değildi. Fakat Hunlar ile birleşmeye söz vermiş olan Çinli kralların ortalarda görünmemesi, Mete’yi şüpheye düşürdü. Onların KaoTi ile anlaşmış olmalarından endişe etti. Diğer taraftan Mete’nin kumandanları ve Çin asıllı olan karısı, kuşatmanın faydasızlığını ve bütün Çin ülkelerini eline geçirse bile Hunlann orada yaşayamayacağını söylediler; milli bir siyaset güdülmesini tavsiye ettiler. Mete kuşatmayı gevşetti. Çin İmparatoru sisten yararlanarak, kaleden çıkıp kaçtı.
Bu olaydan sonra da Çin’e birçok Hun akını oldu. Fakat iki devlet arasında büyük bir savaş çıkmadı. Çin İmparatoru, Hun akınlarına kesin olarak son vermek için yeni bir savaşa başlamak istediyse de müşavirleri onun bu isteğine engel oldular. Onların tavsiyeleri üzerine, KaoTi Hunlarla anlaşma yapü.
HoangHo’nun (San Irmak) güney taraflan ile Şend, Şansı ve Peçile eyaletlerinin kuzey taraflan Hunlara bırakıldı. Çin Devleti, Hunlara her yıl gıda maddeleri, kumaşlar ve ipekliler vermeyi kabul etti. Mete’ye bir Çinli prenses gönderilerek antlaşma kuvvetlendirildi.
Bu antlaşma doğuda ilk kez eşiliğe dayanan bir “Kardeşlik Antlaşması” idi.Mete, Çin’le barış yaptıktan sonra, iç işleriyle uğraştı. Devlet teşkilatında düzeltmeler yaptı. Merkezin dışındaki bütün Hun ülkesini, sol ve sağ olmak üzere iki idare bölümüne ayırdı. Bunları da daha ufak kısımlara böldü. Askeri teşkilatta da yenilikler yaptı. Bu işleri yaptıktan sonra, batı ülkelerine ordular gönderdi, birçok başarılar kazandı.
Mete, M.Ö. 176 tarihinde, Çin İmparatorluğuma gönderdiği bir mektupta, yendiği milletlerin adlannı bildiriyor ve bunlann hepsinin artık Hun olduğunu, bütün yay kullanan kavimleri birleştirdiğini, onları barış ve mutluluk içinde yaşattığını yazdı. Mete bu işleri yaparken Çin ile daha önce yapmış olduğu banşı bozmamaya özellikle önem verdi.
Çin imparatoru KaoTi ölünce (M.Ö. 195), Çin’in idaresini kansı ele aldı (M.Ö. 195179). Onun ve oğlunun zamanında Çin’de bazı olaylar oldu. Memleket kanşü.Mete’nin kendisine evlenme teklifinde bulunmasına içerleyen Çin tmparatoriçesi, Hunlara karşı savaş açmak istedi. Fakat müşavirlerinin tavsiyesi ile bunu yapmaktan vazgeçti. Mete’ye nazikane bir karşılık verdi. Evlenme teklifini reddetmekle beraber, ona dört at, koşulu bir araba ve değerli hediyeler gönderdi. Mete de Çin imparatoriçesine, Türk iilerinde yetiştirilmiş olan atlar armağan etti.
İmparatoriçe ölünceye kadar iki devlet banş içinde kaldı. Ondan sonrakiler zamanında da bu düzenin korunmasına önem verildi. Her ne kadar M.Ö. 177 tarihinde, Hunlann Batı Bilge Hanı Çin’e bir saldında bulunduysa da Mete onu bu görevden alarak Yüeçiler üzerine gönderdi. Böylece Çinlilerin gönlünü almış oldu. Barış bozulmadı. Mete, M.Ö. 176 tarihinde, Çin lmparatoru’na gönderdiği mektubunda, yaptığı işleri ve basanlarını anlatıyor; artık nesillerin banş ve neşe içinde yaşayabileceklerini ve Çin’e karşı daima bir banş siyaseti gütmek istediğini yazıyordu.
Mete’nin emeli, bütün Türkleri idaresinde birleştirmekti. Bu amaçia çalıştı. O zamana kadar Hunlara bağlı olmayan birçok Türk boyunu idaresi altına soktu.Mete, 34 yıllık hükümdarlığında irili ufaklı 26 krallığa son verdi. Yarkent, Kuça, Hotan, Karaşar, Turfan ve Kaşgar şehirlerini ele geçirdi. Zapt ettiği ülkelerdeki yerli sülalere ilişmedi. Kendisine bağlı kalmak şartı ile onlan yerlerinde bıraktı. Böylece Hazar’dan Kore’ye kadar uzanan Türk Devleti’ni, dünyanın en geniş ve güçlü imparatorluğu haline getirdi. bus imparatorluğun kapladığı saha 18 milyon km2 den fazlaydı.
Türkler, Mete’yi bu hizmetlerinden ötürü “Oğuz Han” adıyla ölümsüzleştirmişlerdir.Mete ölünce yerine oğlu LaoŞang geçti (M.Ö. 174). Çin kaynaklan ondan KiYo ya da Kiok diye bahseder.
d) Kiok (KiYo)
Mete oğluna, düzenli bir devlet ve birliği sağlanmış bir millet bırakmıştı. Kiok da bu düzeni sürdürmeye çalıştı. Ünlü devlet adamı CünHagYüe’nin (ChungHang Yüeh) tavsiyelerinden yararlandı. Ondan Çin’in gizli planlannı, Türkleri Çinlileştirme siyasetlerinin iç yüzünü ve Türk milli geleneklerine bağlanmanın faydalannı öğrendi. Adımını ona göre attı. Bansın korunması, Çin çıkarlanna da uygundu. Zira Çinliler, Hunlar gibi düzenli süvari teşkilaü kurmadan onlan yenemeyeceklerini anlamışlardı. Bunu yapmak için de zamana ihtiyaçlan vardı. Bundan dolayı Hunlarla yapılan bansın korunmasına büyük önem verdiler. Hun hakanlanna bol hediyeler ve Çinli prensesler göndermek suretiyle onların gönüllerini aldılar. Böylece banşı sürdürdüler.
Kiok zamanında, bazı ufak sınır olay lan dışında, Çin ile büyük çatışma olmadı. Fakat onun yerine geçen oğlu CünCin’in (ChunCh’en) son yıllarında Çinliler Hun ülkesine, büyük çapta saldınlarda bulundular. Hun Devleti’ni sarstılar.
e) CünCin (ChünCh’en) (M.Ö. 160-126)
CünCin başa geçtiği sırada, Hun Devleti en güçlü zamanını yaşatmaktaydı. Çinliler barışın korunmasına çaba gösterdiler, iki devlet arasındaki antlaşma bozulmadı. Fakat Çin İmparatoru WuTi (MÖ. 14189), başa geçtiğ: zaman durum değişti. Çinliler Hunlara karşı daha etkin bir siyaset gütmeye başladılar. Çinlilerin tek emeli, Hun Devleti’nı zayıf düşürmek ve yıkmaktı. Çin ticareti için çok önemli bir yer olan Türkistan’ın elde edilmesi ancak Hun Devleti’nin yıkılmasına bağlı idi. Çinliler, Hun Devletini yıkmak için çeşitli yollara başvurdular. Hun ülkesine casuslar gönderdiler, içteki anlaşmazlıkları körüklediler. Hun deviet adamlarına hediyeler ve cariyeler vererek onları gevşetmeğe ve milli birliklerini sarsmaya başladılar.
f) Hun Devletinin Sarsılması ve Parçalanması
Çinlilere tabi olmayacağız. Zira kuvveti takdir etmek ve mahkûmiyeti hakir görmek, biz Hunlann en eski adetidir. Savaşçı atlı hayatımız dolayısıyla adı bütün yabancı kavimleri titreten bir millet meydana getirdik. Savaşçının sonu cenkte ölmektir. Eğer biz de ölürsek, kahramanlık ve şöhretimiz, bizi dünya durdukça yaşatacak, oğullarımız ve torunlarımız, diğer kavimlerin başbuğları olacaktır.
CünCin’in saltanatının sonlarına doğru, bazı ünlü Çin generalleri, büyük kuvvetlerle Hun ülkesine saldırıya geçtiler. Hun ülkesine yapılan bu saldırılar, 14 yıl sürdü. Çinliler savaş taktiğini değiştirmediler, savaşı Hun topraklarına götürdüler. Bu olayların sonunda Ordos bölgesi Çinlilerin eline geçti.CünCin, yükselme devrinin son büyük hükümdarıydı. Fakat ülkesindeki sarsıntının belirtileri de onun zamanında görülmeye başlandı. Çin entrikaları, Hun ülkesinde belirerek bu sarsıntıyı artırdı. Çinliler, Hun ülkesindeki anlaşmazlıkları körüklediler. Hun devletini, uçuruma doğru sürüklemeye başladılar.
CünCin’in yerine geçen oğlunun ölümünden sonra, taht mücadeleleri ve isyanlar Hun ülkesini temelinden sarstı. Hunlar, Çinlilere kaptırdıkları, Ordos bölgesinin acısını unutmadıkları için, zaman zaman Çin’e saldırdılar (M.Ö. 9685).Başarılı Şanyu HoLoKo’nun ölümünden sonra, tahta geçen kardeşi, HoYenTi tecrübesizdi. Çin kökenli karısının entrikalarıyla, Hun Devleti’nin sarsılması çöküntüye dönüştü. Çünkü Türk boyları arasında düşmanlık, Çinli casuslar marifetiyle körüklenerek, milli birlik sarsıldı.
Ahlaki çöküntü azami hadde ulaştı. Ayrıca Çin’de bulunan ve kullanılmaya başlanan ateş telgrafı ile Hunlann Çin’e yapacaklan her akın haber verilmeye başlanınca, Hunlar akın yapamaz hale geldiler. Çinliler çöküntüyü hızlandırmak için, Hunlann komşulanyla itti faklar kurarak Türklere saldırdılar. Bu entrikalarla 100 bin Türk’ü kılıçtan geçirdiler. HoYenTi’den sonra Hun Devleti’nin başına HoHanŞa (M.Ö.5831) geçti. HoHanŞa’nın tahta geçmesiyle Hunlar ümitlendiler. Sanki bir huzur dönemi başladı. Fakat eski Şanyu’nun kardeşi, HoHanŞa tarafından öldürülmekten korktuğu için ayaklandı. HoHanŞa üzerine yürüyerek onu yendi. Rakipsiz olarak tahta oturdu.
HoHanŞa’dan ümit ettiklerini bulamayan halk, “Türk tarihinde milliyetçiliği devlet idaresinde temel prensip batine getiren ve büyük idealleri olan ÇiÇi’nin peşine düştü.” ÇiÇi de (M.Ö. 54) hakanlığını ilan etti. ÇiÇi Orhun Nehri civarındaki başkenti ve bütün Doğu Hun illerini ele geçirdi. ÇiÇi kardeşinin üzerine yürüdü. Ağabeyi karşısında tutunmayan HoHanŞa kurultayın muhalefetine rağmen Çin İmparatorunun ayağına kadar giderek himayesine girdi. Kuvvetini artıran HoHanŞa, ÇiÇi’yle savaşa tutuştu (M.Ö. 48).
ÇiÇi, Hun ülkesinin batısına çekildi. HoHanŞa’nın üzerine geldiğini görünce, yanındaki çok az askerle daha da kuzeye gitti. ÇiÇi’yi büyük bir ideal ve devlet adamı olarak gören ve ileride kuvvetlenip, Çin’e zarar vermesinden korkan Çinliler 60 bin kişilik bir süvari kuvvetiyle bulunduğu kaleyi kuşattı. Her türlü teslim teklifine hayır diyen ÇiÇi, tarihte eşine az rastlanır kahramanca bir ölümle son nefesini verdi. ÇiÇi’nin ölümünden sonra rahatlayan HoHanŞa’nın, Çinlilere bağımlı olarak sürdürdüğü saltanat M.Ö. 31 tarihinde sona erdi. HoHanŞa’nın oğulları art arda hakan oldular.
Fakat ne acıdır ki, Hunlar o ana kadar, Çin entrikalarından ve başlarına gelen felaketlerden ders almadılar. Şahsi menfaatlerini, milli menfaatlerden üstün tuttular. Yine Çinlilerin verdiği parlak vaad ve unvanlara aldandılar. Nihayet Hun Devleti M.S. 48 yılında Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrıldı.
Bir süre sonra Çinlilerle arası açılan Kuzey Hunlar, bu ülkeye karşı akınlara başladılar. Bazı basanlar da kazandılar.
Kuzey Hun Devleti, başka yönlerden de saldırıya uğradı. En ağır yumruğu Siyenpilerden yedi. Memlekette baş gösteren kıtlık, Kuzey Hun Devleti’nin durumunu daha da kötüleştirdi. Bu sarsıntı, Kuzey Hun Devleti’nin düşmanlarına fırsat verdi.
M.S. 93 yılında Güney Hun ve Çin kuvvetleri, Kuzey Hunlar üzerine yürüdüler. Kuzey Hun hakanı öldürüldü. Bu ülkedeki Türklerin çoğunluğu buralardan ayrılarak çevreye dağıldılar. Bunlardan birçoğu Asya’nın batısında UralHazar dolaylarına çekilerek, orada Batı Hun Devleti’ni kurdular. Bunlar da daha sonraki devirlerde, Avrupa’da, Kavimler Göçü’ne sebep oldular. Batıya çekilen diğer Türkler ise, Maveraünnehir’de yerleştiler. Tarihte Ak Hunlar adı ile anılan bu Türkler, Hint tarihinde önemli rol oynadılar.
Efsaneye göre, kıyımdan kurtulan bir kısım Türkler de Altay Dağları’na kaçarak, burada korunmaya elverişli olan Ergenekon denilen yerde saklandılar. VI. yüzyıla kadar burada kaldılar. Bu yüzydda Göktürk Devleti’ni kurdular.
g) Güney Hun Devleti
Çin, Güney Hun Devleti’ni himayesi altına aldı. Güney Hunlann, Siyenpilerdenve Kuzey Hunlanndan gelecek saldırılara karşı, arada tampon bir devlet olarak kalmasını, çıkarına uygun bulmakta idi. Fakat Çin Devleti, Güney Hunlannın kuvvetlenmesini de istemezdi. Bunlardan dolayı Kuzey Hun hakanı ile Güney Hun hakanı arasında rekabet soktu. Aralarındaki anlaşmazlığı vs düşmanlığı körükledi.
Güney Hun Devleti hükümdarı II. HoHanŞa, Çin imparatorunun güvenini kazanmaya çalıştı. Vergisini düzenli olarak gönderdi. Oğlunu da Çin’e rehine olarak verdi. Buna rağmen Çin imparatorları, parçalama ve anlaşmazlıkları artırma siyasetini sürdürdüler. Hun Devleti’ni daima baskı alünda tuttular. Şanyulann bütün hareketlerini gözettiler.
Şanyular Çinlilerin oyuncağı haline geldi. Birer Çin valisi kadar önemleri kalmadı. Çin generalleri bile beğenmedikleri Şanyulann başlarını kestiler. İstediklerini başa geçirdiler. Böylece 200 yıla yakın bir zaman Hun Devleti sarsıntılar içinde yüzdü.
Çinliler Güney Hun Devleti’nin bu durumundan yararlanarak onları küçük parçalara böldüler. Bunlara birer vali gönderdiler. Türk halkının birçoğunu Çin’e dağıtarak Çinlileştirme siyaseti güttüler. Güney Hun Devleti, Çin’in bir eyaleti haline geldi. Böylece Güney Hun Devleti M.S. 216 yılında kesin olarak ortadan kalktı.
Tarih: 2016-03-02 01:56:34 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx